Şebinkarahisar (Koloneia, Koğoniya, Mavrokastron, Kara Hisar) Tarihi, Giresun
Makale: Özhan Öztürk
Koloneia’nın öncülü olan ilk yerleşimin Karadeniz sahili ile bağlantıyı sağlayan İlimsu-Eşküne yolu üzerinde bulunan bugünkü Güneygören (İsola) köyü kalesi civarında kurulduğu sanılmaktadır. MS 6. yüzyılda Prokopius, Mihtridates’i mağlup eden Romalı general Büyük Pompey’in, sarp bir tepe üzerine kurulmuş kaleyi fethetmesinin ardından yerleşimin adını Koloneia olarak değiştirdiğini, imparator Justinian döneminde ise büyük meblağlar ödenerek restore edilip, savunma imkânlarının geliştirildiğini bildirmiştir.[1] Kale surlarında Roma dönemi öncesi duvarcılık izlerine rastlanılmaması Pompey’in kaleyi tamamen yıkıp yeniden inşa ettirdiğini göstermektedir ki 1866’da Taylor kaledeki Latince granit bir kitabede Pompey’i tanımlayan “PERO” harflerinin varlığını kaydederek Prokopius’u doğrulamıştır[2].
Kalede bulunan ve MS 9-10 yüzyıllara tarihlenen Yunanca bir kitabede[3]
“Koloneia”[4] adı geçmekle birlikte 14. yüzyılda İbni Bibi, Eretna Beylerinin burada sikke bastığını bildirirken kentin muhtemelen Ermenice varyantı olan “Koğoniya adını kullanmıştır[5]. Bununla birlikte 11. yüzyıl Bizans kaynaklarında kentin adı Mavrokastron olarak geçmekte 14. yüzyıl sonrasında bu kelimenin Türkçe karşılığı “Kara Hisar”ın yaygın olarak kullanıldığı kazada çıkarılan şap madenine atıf yapılarak “Şapkarahisar” veya doğudaki konumu dikkate alınarak “Şarkıkarahisar” olarak da adlandırıldığı anlaşılmaktadır. 19. yüzyılda kale ve yerleşimin adı Şapkarahisar’ın deforme edilmesiyle Şebinkarahisar’a dönüştürülmüş ve bu haliyle kabul edilmiştir.
Koloneia’nın Pontus imparatoru Mithridates’in hazinelerini sakladığı 75 kaleden
birisi hatta Prokopius’un daha eski çağlarda inşa edildiğini bildirdiği “Sinoria” olması kuvvetle olasıdır.[6]
Koloneia adı ilk olarak St. Basil’in 195 ve 227 sayılı 2 mektubunda geçmekte olup, o dönemde kentte bir de piskopos olduğu anlaşılmaktadır. Başlangıçta Nikopolis’e bağlı yardımcı piskoposluk olan Koloneia 10. yüzyılın sonlarında metropolitlik olmuştur ki 4. yüzyıl sonu ile 1030 tarihi arasında burada görev yapan piskoposlardan 9’unun adları bilinmektedir.
Koloneia civarındaki diğer bölgeler gibi 7-9. yüzyıllar arasında Pavlusçuluk akımının etkisine girmiştir. Kent surları imparator Justinian döneminde tahkim edilmekle birlikte, 783’de Yezid bin Usaid el-Sulami, 939-40’da Seyf ed-Davla adlı Arap emirleri tarafından işgal edilip, yağmalanmıştır.
Hristiyanlık ve askeri açıdan önemli bir merkez olan Koloniea’yı 838’de doux[7] 863’de strategos ünvanıyla yöneten Kallistos[8] Pavlusçu askerleriyle Müslümanlar’a ihanet edince 6 Mart 845 günü şehit edilmiş ve 40 şehir efsanesinin doğmasına sebep olmuştur. VII. Konstantine (MS 905-959) döneminde sarp kalesi polisma[9] olarak adlandırılan küçük bir themadır. 1057’de Ermeni asıllı ünlü Bizanslı general Nikephoros Katakalon Kekaumenos yönetimindeki Koloneia ve Haldiya tagmataları[10] Paphlagonialı bir asil olan general Isaac Komnenos’un zaferle sonuçlanan isyanına destek vererek Bizans imparatoru (1057-59) olmasına yardım etmiştir.
Malazgirt Savaşı (1071) ertesinde Türkmenlerin egemen olduğu kent ancak 1106’da Bizanslılarca geri alınmıştır. 13. yüzyıldan itibaren ise bölgedeki şap madenleri çalıştırılıp, İstanbul üzerinden İtalya’nın yeni gelişen dokuma sanayisinin gereksinimlerini karşılamak amacıyla ihraç edilmeye başlanmıştır.[11] Malazgirt Savaşı’nın ardından Danişmendililer tarafından ele geçirilen kent Trabzon dükü Theodore Gabras tarafından zaman zaman geri alınıp el değiştirse de Trabzon Rumları ile Selçuklu sınırları arasında stratejik bir sınır kalesi olarak hep önemini korumuştur. Melik Muzaferüddin Mehmet Bey, Şebinkarahisar kalesinin üzerinde yer aldığı Hacıkayası üzerinde bir saray ve cami ile İsola köyü civarında bulunan Kalecik mevkie bir kale inşa ettirmiştir. En azından 1343 Aralık ayına dek Çobanoğulları yönetiminde bulunan Karahisar, Moğol işgali boyunca Eretna Beyliği hâkimiyetinde kalmışsa da 1459’da Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan tarafından ele geçirilmiştir. Osmanlı zaferiyle sonuçlanan 1473 tarihli Otlukbeli savaşının ardından kente giren II. Mehmed burada 3 gün konaklayıp, Fatih Camii’nin yapımını emretmiş, Karahisar’dan Anadolu’daki Türkmen beylerine zaferini ilan eden çok sayıda mektup göndermiştir[12].
1514 yılında I. Selim döneminde Karahisar-ı Şarki sancağı kurulmuş, böylece Şebinkarahisar Osmanlı yönetim sistemi içerisinde sırasıyla Erzincan, Erzurum, Amasya, Trabzon ve Sivas eyaletlerine bağlı bir sancak statüsünde bulunmuştur. 1805 yılında Trabzon’a bağlanan Şebinkarahisar sancağı, Ordu (Bucak), Giresun, Gölköy (Hapsamana) kazalarından oluşurken, 1865’te Amasya ve Tokat ile birlikte Sivas vilayetine bağlanmıştır. 1870 yılında yapımına başlanan Giresun-Şebinkarahisar yolunun yapımı 20 yıldan uzun sürmüşse de bölgenin ekonomik hayatını canlandırmıştır. 1892 yılında Şebinkarahisar sancağı, Karahisar, Hamidiye, Koyulhisar, Suşehri, Alucra adlı 5 kaza, 38 nahiye ve 1.100 köyden oluşmaktadır. I. Dünya Savaşı sırasında müstakil bir sancak haline getirilen Şebinkarahisar, 1923 yılında cumhuriyetin ilanının ardından livaların il yapılmasıyla, Alucra, Suşehri, Koyulhisar ve Mesudiye ilçelerini kapsayan Şarkikarahisar vilayeti haline dönüşmüş ama daha 10 yıl geçmeden 2197 sayılı kanunla 1933 yılında ilçe olarak yapılandırılmış ve Giresun iline bağlanmıştır.
1881’de Şebinkarahisar kazası dâhilinde 19.421’i İslam, 8.512’si Rum ve 7.118’i Ermeni olmak üzere toplam 35.051 (16.805 kadın, 18.246 erkek) kişi yaşamaktadır. 1890’larda Vital Cuinet’e göre Karahisar sancağının toplam nüfusu 77.000 iken, 1914’e gelindiğinde ise Şebinkarahisar sancağının toplam nüfusu 26.379’u İslam, 16.383’u Rum, 8.477’i Ermeni, 330’u Çingene ve 17’si Protestan olmak üzere 173.825’i bulmuştur.
Mübadele öncesinde kasabada bir hükümet konağı, birer Rum ve Ermeni kilisesi, 1 hastane, 1 yardımcı piskoposluk, 3 Rum erkek okulu ile “Evanthion” adlı 1 Rum kız okulu bulunmaktaydı. Economides’e göre 2 bin ailenin yaşadığı yerleşimde çoğu hamallık ve kâhyalıkla uğraşan yoksul kişiler olan 130 Rum ailesi bulunmaktaydı[13].
Şebinkarahisar Ermeni ayaklanması
1. Dünya Savaşı’na girildiği sırada bölgedeki en küçük etnik topluluk olmalarına karşın Rus işgaliyle alevlendirilen Ermenilerin milliyetçi eylemleri Şebinkarahisar’ın sosyal hayatını olumsuz etkilenmiştir. 10 Şubat 1915’te Suşehri’nden Erzincan’a silahsız gönüllü askerleri götüren mülazım Nuri Efendi Pürk köyü civarında köy muhtarı Agop’un liderliğinde silahlı Ermeni köylülerin saldırısına maruz kalarak birçok gönüllü ile birlikte şehit edilmiş, isyan bastırıldıktan sonra yapılan aramalarda köy ve kasabada yapılan aramalarda 870 tüfek, 1052 tabanca, 1920 bomba ve çeşitli miktarlarda mühimmat ele geçirilmiştir. Cepheden silahları ile birlikte kaçan 450 kadar Karahisarlı Ermeni memleketlerine dönüp erkekleri askere alınan savunmasız Müslüman köylerini tehdit ederken, Tamzara mahallesindeki un fabrikasında silah namlusu ve savaş gereçleri imal eden bir atölye ortaya çıkarılmış, imalathanede Ermeni komitesinin camilerde toplanan Türk erkeklerinin topluca katledilmesine ilişkin kararı da geç kalınmadan ele geçirilmiştir. 150 kadar Ermeni asker kaçağı yakalanmışsa da bunlar tekrar askerlik şubesine götürülürken komitacılar tarafından nezaretçi askerler öldürülerek kurtarılmıştır. Asker kaçakları silahlandırılarak Şebinkarahisar kalesine sığınmış, ertesi gün Suşehri Ermenileri de Ezbider (Akıncılar) köyünün papazı Kirih’in liderliğinde kendilerine katılınca çatışmalar şiddetlenmiştir. İsyanın dördüncü günü Erzincan’a gitmekte olan Binbaşı Ali Bey komutasındaki askeri birlik, Sivas talimgâhından Neşet Paşa komutasında bir alay ile Giresunlu kâtip Ahmet bey komutasında 35 kişilik bir milis kuvvetinden oluşan destek kuvveti gelince Türk birliklerinin konumu sağlamlaşmış, isyancılara teslim olmaları ikaz edilmişse de “Ermeni istiklali uğruna savaştıklarını” bildirerek çatışmaya devam etmişler, hatta aralarından uzlaşmayı düşünen birkaç tanesini öldürerek diğerlerine ibret olması için kale burcuna asmışlardır. İsyanı sona erdirmek amacıyla Küpelibahçesi mevkiinde 2 Ermeni evi boşaltılarak yakılmış ve teslim olmadıkları takdirde tüm evlerin yakılacağı bildirilince galeyana gelen Ermeniler kasabadaki tüm evleri yakmışlardır. 14. gün Yüzbaşı Vasfi Beyin bölüğü kaleye çıkmak istemişse de atılan bombalarla harekâta katılan askerlerin çoğu kaybedilmiştir. Kalenin taarruzla alınamayacağı anlaşılınca Sivas’tan getirilen toplar Bayramköy sırtlarına yerleştirilmiş ve isyancılara teslim olmaları son kez ihtar edilmiştir. Bu sırada Göğdinli Murat lakaplı Hamparsum Boyacıyan liderliğinde 400 kişilik bir Ermeni çetesi Rus ordusuna karşı savaşan Osmanlı ordusunun ikmal yolu üzerinde bulunan Şebinkarahisar kentine dehşet salan isyancılara destek vermek için kente girmeyi denemişse de alınan tedbirlerle kente sokulmamıştır. Kuşatmanın 18. günü görüşülen Ermeni heyeti ertesi gün isyana son verme kararı aldığını bildirmişse de 2000 kadar silahlı isyancı gece yarısı Tamzara nehri üzerinden bir yarma harekâtı ile kaçmayı başarmıştır. İsyan sırasında sivil veya asker toplam 403 Müslüman Türk kaybedilirken şehir büyük ölçüde yanarak harabeye dönmüştür. Ayrıca Bkz. Ermeni Bağımsızlık Hareketi ve Merzifon (20. Yüzyılda Pontus ulus devleti projesi)
Milli Mücadele ve Cumhuriyet Dönemi
1921 yılında Sivas’ın Zara ilçesinin Koçgiri nahiyesinde başlayan Kürt ayaklanmasına Şebinkarahisar Liva bölüğü, Topal Osman komutasındaki Laz müfrezesi ile birlikte katılmış, bu kuvvetlerin kıyafetleri Tamzara mahallesinde haki renge boyanarak giyimde birlik sağlanmıştır[14]. Lozan’da imzalanan Türk-Rum Nüfus Mübadelesi sözleşmesi gereği bölgenin Rum nüfusu Yunanistan’a gönderilirken 4 Haziran-22 Temmuz 1924 tarihleri arasında Şebinkarahisar köylerine 3.754 mübadil yerleştirilmiş, 1934 yılına dek bu rakam 5.167’ye çıkmış, göçmenlere bunlara 1.515 ev, 58.450 tarla verilmiştir. Rum ve Ermenilerin kentten ayrılmasının doğal sonucu olarak Şebinkarahisar nüfusu önemli ölçüde azalmıştır.
Şebinkarahisar, 1923 yılında çıkan bir yasa ile livaların il haline getirilmesiyle il statüsüne alınmışsa da vilayetlerin yeniden düzenlenmesi çalışmaları sırasında 20.05.1933 tarih ve 2197 sayılı kanunla, gideri gelirinden fazla birçok ilin ilçe haline getirilmesiyle de ilçe olmuştur.[15]
28 Aralık 1939 gecesi gerçekleşen Erzincan depremi ve 7-8 Ağustos 1961 günü 288 dükkânın yanmasına sebep olan yangın[16] kenti etkileyen önemli afetlerdir. Kentin imar planı 1969 yılında hazırlanmış olup, 1988 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi Mimarlık-Mühendislik Fakültesi uzmanlarının yaptığı çalışmada Şebinkarahisar ve köylerinin -özellikle İkioğlu ve Yedikardeş köylerinin- fay hattı üzerinde bulunduğu anlaşılmış ve yetkililer uyarılmıştır.[17] 1944 yılında Şebinkarahisar Devlet Hastanesi hizmete girmiş, 1959’da Mortaş madencilik şirketi Şebinkarahiar kurşun-çinko madenlerini işletmeye başlamıştır.
Sahilden karayolu ile ulaşımın mümkün olmadığı 19. yüzyılda Giresun’un en önemli karayolu kenti Dereli üzerinden Şebinkarahisar’a bağlayan toplam 107 km uzunluğundaki yol olup, Giresun’dan 30 km uzaklığa kadar genişliği 7 m olan bu yolun genişliği dağlık arazide 4 hatta 3 m’ye kadar düşmekte bir tarafı uçurum olduğu için yolcular tehlike arz etmekteydi. Şebinkarahisar ayrıca Suşehri üzerinden Sivas’a, Refahiye üzerinden Erzincan’a da bağlanmaktadır. V. Cuinet’e göre yolun inşasına 1870’da başlanmış ama Trabzon-Sivas vilayetlerinin sınır anlaşmazlıkları sebebiyle 1890’da henüz bitirilememişti. Yaz mevsimi dışında yılın 7 ayı kapalı olan yolu genişletip stabilize etmek için çalışmalar 1957’de başlatılmışsa da ancak 1980’lerin ortalarında tamamlanabilmiştir.[18]
Günümüzde 1 belediye (Şebinkarahisar), 15 mahalle (Akbudak, Avutmuş, Bayramköy, Biroğul, Bülbül, Fatih, İkioğul, Kavaklar, Kırkgöz, Kızılca, Kütküt, Merkez, Müftü, Tamzara, Taş) ve 64 köyün bağlı olduğu ilçenin nüfusu 1950’de 24.746 (7.577 kent, 17.169 köyler) iken, 1960’da 28.833, 1970’de 32.443, 1980’de 34.143, 1990’da 39.897, 2000’de 23.731, 2009’da 22.417 (11.921 kent, 10.496 köyler) olmuştur.
Şebinkarahisar Köyleri Eski ve Yeni adları Listesi
Köyün eski adı | Bugünkü Türkçe Adı |
Ahurcuk | Ahırcık |
Alişar | Alişar |
Anna | Yeniyol |
Arslanşah | Arslanşah |
Balcana | Altınçevre |
Bay Hasan | Bay Hasan |
Bayramköyü[19] | Bayramköyü |
Biğe | Suboyu |
Biladis[20] | Dönençay |
Buzkeçi | Buzkeçi |
Cüç | Tekkaya |
Çakırköy | Çakırköy |
Derabul | Yedikardeş |
Dereköy | Dereköy |
Duman | Duman |
Esküne | Uğurca |
Evcili | Evcili |
Gedahor[21] | Şaplıca |
Gölve | Ocaktaşı |
Görene | Yakınca |
Göreze | Konak |
Güvercinlik | Güvercinlik |
Hacıömer | Hacıömer |
Hahavla | Sarıyar |
Hanaği | Sultankonağı |
Hasanşeyh | Hasanşeyh |
Hocaoğlu | Hocaoğlu |
İsola | Güneygören |
İsrail | Çağlayan |
İstirafi | Gürpınar |
Karagevezit | Toplukonak |
Karaköy | Karaköy |
Karaşenşe | Ekecek |
Kezanç | Kayalı |
Kınık | Kınık |
Kula | Erentepe |
Manastır | Gökçetaş |
Muhara | Örencik |
Ordut | Doğanyuva |
Ovacık | Ovacık |
Ozanlı | Öregel |
Öregel | Diler |
Saraycık | Saraycık |
Sipahi | Sipahi |
Şahinler | Şahinler |
Taşçılı | Taşçılı |
Tepeltepe | Tepeltepe |
Tokluağıl | Tokluağıl |
Tönük | Baltaşı |
Turpçu | Turpçu |
Yaycı | Yaycı |
Yıltarış | Yıltarış |
Yumurcaktaş | Yumurcaktaş |
Şebinkarahisar Tarihi Eserler
Şebinkarahisar Kalesi, ilçenin güney-güneydoğu yönünde Hacıkayası adı verilen bazalt bir tepe üzerinde yerleşim alanından 160 metre daha yüksekte yer almakta olup, kalenin nispeten tırmanmaya elverişli batı kıyısı dışında diğer yönleri uçurumdur. İç ve dış kale olarak iki bölümden oluşan, değişik dönemlerin duvar yapım tekniklerini barındıran yapının içinde 1915 yılına dek 70 kadar ev ile bir cami bulunmaktaysa da bunlar Ermeni ayaklanması sırasında büyük ölçüde tahrip edilmiştir. Kule formunda ve dış surlardan 40 metre daha yüksek olan, 12 x 27 m ölçülerinde 1,5 m sur kalınlığına sahip İç kalede bir saray ve kaya içerisine oyulmuş zindan bulunmakta olup, 1647’de kente gelen Evliya Çelebi Kazaklardan korkan Karadeniz’e yakın köylerin ahalisinin kıymetli mallarını burada sakladığını, 100 yıllık darı ve pirinç çeltiği ile dolu buğday ambarları ve Fatih Camii’nin varlığını bildirmiştir. Dış kalenin her iki yanında yağmur ve kar sularını toplayan sarnıçlar ve yerli halkın 40 badal (basamak) adını verdiği yeraltı su tünelleri bulunmaktaysa da Evliya Çelebi’nin eşeklerle nehirden su taşındığını bildirmesinden zamanında da burada yaşayanlara yetmediği anlaşılmaktadır. Roma döneminden de öncesinde var olduğu sanılan kalenin dış surları Mengücekliler tarafından ele geçirildikten sonra ve Osmanlı dönemlerinde onarım görmüştür. Halk söylencelerinde kale içerisinde olduğuna inanılan kiliseden hatta Evliya Çelebi’nin varlığını bildirdiği Fatih Camiden bile eser kalmamış olup, bir ihtimal II. Mehmed kenti fethettiğinde kale içerisinde bulunan kiliseyi de camiye dönüştürmüş olabilir ki bu durumda aynı yapıdan bahsedilmektedir.
Şebinkarahisar Meryemana Manastırı, ilçe merkezinin 11 km doğusunda Hahavla (Sarıyer) köyü Kayadibi mahallesinde sarp bir kayalığın ortasında yer alan bir mağara içerisinde inşa edilmiş olup, Bizans dönemine tarihlenmektedir. Rumların bölgeyi terk etmesi ve 1939 depreminden sonra büyük ölçüde tahrip olmuş durumda bulunan yapı kısmen kesme taş büyük ölçüde moloz taştan inşa edilmiştir. 4 katlı manastır, kilise, yemekhane, çeşme, yatakhane, dershane gibi bölümler ile 32 odadan oluşmuştur. 1923’e dek her yıl 26-28 Ağustos günleri Şebinkarahisarlı Rumların yanı sıra çevre illerden gelen Hristiyanların da katılımıyla 3 gün süren ibadet ve panayırlar düzenlenmekteydi.
Şebinkarahisar Licese Kilisesi, Gedehor (Şaplıca) köyü Licese mahallesinde bulunan haç planlı, tek kubbeli, üç apsisli 1874 yılında tamamı kesme taştan inşa edilmiş bir Ortodoks kilisesidir. Binanın dışında kuzeybatı köşesinde yapıya bitişik bir de çan kulesi bulunmaktadır. Bina çatısındaki kiremitler tahrip olunca çinko saçla kaplanmış olan yapı restore edilmeyi beklemektedir. Şaplıca köyünde ayrıca 1890 yapımı bir kilise daha bulunmaktadır.
Avutmuş mahallesinde Mengücük hükümdarı Fahreddin Behramşah adına oğlu Muzaffer Mehmet tarafından 12. yüzyılda inşa edilen -1978 yılında ise onarım gören- 3 kubbeli cami, Taş mahalle Kurşunlu semtinde Allah Kulu adıyla anılan bir hayırsever tarafından 1582 tarihinde inşa ettirilen Kurşunlu cami, mutasarrıf Topal Mehmet Paşa tarafından 1648-52 tarihleri arasında inşa ettirilen Kurşunlu Hamamı, 17. yüzyılda sipahi reisi Taban Ahmet Ağa tarafından inşa ettirilen 2 bedesten ile 1865 yılında Pertevniyal Sultan tarafından yaptırılan 3 çeşme kentin diğer önemli tarihi yapılarıdır.
Kaynak: Özhan Öztürk. Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi (Genişletilmiş 3. Baskı). Nika Yayınları. Ankara, 2016
Notlar
[1] Prokopius, De Aedificiis (Yapılar) III. 4. 6-7
[2] Taylor, 1866: 295
[3] Kale kapısında bulunan bu kitabe ile Taşmescid ve Behranşah cami kitabeleri 1896 yılında Rumlar tarafından sökülerek kaçırılmışsa da Kale kitabesi eski Rum mahallesinde Yani adlı bir Rum’un evinde bulunmuştur. Diğer ikisinin akibeti ise belli değildir (Özdemir, 1983: 17). Kitabede Bizans imparatorluğu adına kentte “Strator” ve “Droungarios” ünvanlarıyla görev yapan John adlı birinin adı geçmektedir. (Triantaphyllides, 1866: 114; Bryer ve Winfield, 1985: 145)
[4] Yunanca Κολώνεια
[5] Bryer ve Winfield, 1985: 146
[6] Magie, 1950: II, 1224; Procopius, Yapılar, III. iv. 6-9
[7] Latince dux “lider” anlamındaki terim Roma ordusunda askeri bir ünvandı.
[8] Kazhdan ve Constable, 1982: 56, 155f
[9] Yunanca Polisma “küçük kent (polis)”
[10] Yunanca tagma (τάγμα), çoğul formu tagmata. Bizans ordusunda MS 8-11. yüzyıllar arasında kullanılan askeri birimin adıdır. Bir Domestikos tarafından yönetilmekte, 4 bin askere denk gelen 20 bandadan oluşmaktadır.
[11] Yılda 14 bin Ceneviz kantarı şap elde edilmekte olup, Trabzon limanı üzerinden ihraç edilmekteydi.
[12] Babinger, 1978: 313-316
[13] Economides, 1920: 29
[14] Özdemir, 1983: 125
[15] Şebinkarahisar’la birlikte ilçeye dönüştürülen Rize, Mersin, Niğde ve Aksaray sonradan il yapılmakla birlikte aynı hakkın kentlerinin ihmal edildiğini düşünen Karahisarlılar “Şebinkarahisar’ı Tekrar İl Yapma Komitesi” adı altında örgütlenerek kentlerini tekrar il statüsüne getirmek için basın ve Meclis’e yönelik faaliyetlerde bulunmaktadır (Hürriyet Gazetesi, 14.08.2002: Şebinkarahisarlılar: Mücadelemiz sürecek)
[16] “Büyük kısmı yanan Şebinkarahisar’da hayat normale dönmeye başlamıştır. Dükkânları yanan esnaf çadırlara yerleştirilmiştir. PTT ve Emniyet memurları da çadırlarda çalışmaktadır. İlçede incelemelerini bitiren İmar ve İskân Bakanı, yanan bölgelerin imarına en geç bir ay içerisinde başlanacağını ve betonarme binalar inşa edileceğini açıklamıştır. Bakan, Fatih Camii önünde toplanan halka Başkan Gürsel ve hükümet adına” Geçmiş olsun” demiştir…” (Milliyet Gazetesi 10.08.1961, s. 1)
[17] Milliyet Gazetesi 21.07.1988 s. 13
[18] Milliyet Gazetesi 28.04.1983, s.3. Kış mevsiminde Ordu, Mesudiye, Koyulhisar, Suşehri güzergâhı izlenerek Giresun’a gidilebiliyordu ki 10 saat süren bu yolculuğun maliyeti 1983’te 200 liraydı.
[19] Romalı general Büyük Pompey’in Mithridates’e karşı kesin zaferini kazandığı Şebinkarahisar’a 3 km mesafede bugün Bayramköy olarak bilinen mevkide yıkıntılarına rastlanan ve “zafer kenti” anlamına gelen Nikopolis şehrini kurmuştur (Pliny Nat. VI.10; Arrian, Mithridates 101, 105)
[20] Yunanca vlados (βλαδός), vladis (βλαδύς) “yumuşak”
[21] Yunanca Kadahor (Κατοχωριον) “aşağı köy” kelimesinin bozuk formu olmalıdır (Bkz. Çaykara). Gedahor ve Göynük köylerinde yaşayan Rumlar 19. yüzyılda şap madenlerinde çalışmaktaydı.
Ven ozan daha 16 yaşındayım tarihi seviyorum yaşadığım yerin tarihini sizin sayenizde daha kolay öğreniyorum ancak Şebinkarahisara ait bu kadar resmi nereden buluyorsunuz anlamıyorum acaba e postama Şebinkarahisar hakkında ne kadar fotoraf varsa ata bilirmisiniz?
super bir calışma
valiliklere duyrulur